Balıkesir’in ileri gelen yerli ailelerinden Müderris ve Müfessir Abacılar Kethüdasızade Hacı Yahya Fevzi Nef’i oğludur. Annesi Sarfaklarlı Hoca Hacı Yusuf Efendi’nin kızı Habibe Hanımdır. 18 Mayıs 1881’de Balıkesir’de doğmuştur.
Balıkesir Rüşdiye’sini bitirdikten sonra, lise tahsili için Bursa’ya giderek, Bursa İadadisi’ni birincilikle bitirmiştir. Ayrıca, Bursa’da Harir Dar’ut Ta’lim’i (İpekçilik Enstitüsü) de iyi derece ile bitirmiştir. Bursa İdadi’sini bitirdikten sonra, Mekteb-i Mülkiye-i Şahane’ye giren Mehmed Vehbi Bolak, bu irfan ocağından mezuniyetini müteakip Eylül 1906’da Bursa Vilayeti Maiyet Memurluğuna tayin edilir. Daha sonra Nisan 1907’de Balıkesir Mutasaraflığı Maiyet Memurluğuna gelerek burada stajını tamamlar.
31 Mart hadisesi üzerine Balıkesir’deki Tenvir-i Efkar Cemiyeti Namazgah’ta bir miting düzenler. Umulanın üzerinde büyük bir kalabalık toplanır. Nutuklar söylenir. Tam miting bitince jandarmalar, "Resmi tebligat var. Hükümet Meydanına" diye seslenince halk Hükümet önüne gelir. Dahiliye Nezaretinden gelen : "Meşrutiyet tehlikede değildir. Asayiş berkemaldir." telgrafı okunurken, Mehmed Vehbi Bolak birden mutasarrıflığın penceresine çıkarak, "Ahali yalandır, dinlemeyin, dağılın." diye bağırınca, halk dağılır. Mehmed Vehbi Bolak'ı Mutasarrıf sorguya çekerse de çok sert cevaplar alır.
Mehmed Vehbi Bolak'ı çekemiyenlerden birisi hemen babası Hacı Yahya Nef’i Efendi’ye koşar: "Oğlun hükümete isyan etti. Asılacak! " deyince, babası: "Ne iyi ! Ben de şehit babası olurum"der.
Mehmed Vehbi Bolak, bu olaydan sonra bir süre Balıkesir İlk Öğretim Müfettişliğinde bulunarak halkı, okulları, öğrencileri, öğretmenleri tanır. Onların dertlerini yakından görür, halletmeye çalışır. Daha sonra Gönen, Burhaniye, Karacabey ve Balya Kasabalarında Kaymakam Vekilliği yapar.
İkinci Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra yapılan "Tensikat" (düzenleme) gereğince staj müddeti dolmadan 3.sınıf Kaymakamlığı terfi ederek Ankara, Bala Kaymakamlığına tayin edilir. 1908 Eylül’ünde Dersim Sancağı Nazimiye Kazası Kaymakamlığı nakledilir. Burada görev yaparken, Pertek’teki Türk Beyleri ile Ermeniler arasında çıkan silahlı çatışmaları yatıştırmak üzere kararlılığı, gözüpekliği ve idari işlerde becerisi gözönüne alınarak Pertek’e nakledilir.
Pertek Kaymakamı iken Nisan 1911’de Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na 2. Dönem Karesi Mebusu olarak seçilir. Balkan Savaşı nedeniyle Meclisi Mebusan fesh edilince Balıkesir’e gelir. Balkan Harbi için Balıkesir’de Hacı Ahmet Kodanaz’ın başkanlığında kurulmuş olan Müdafaa-i Milliye Cemiyetine girer ve aktif çalışmalara katılır.
Harp bitince Nisan 1913’de Eskişehir Kaymakamlığı’na tayin edilir. Mehmed Vehbi Bolak, Eskişehir’de bir yandan köylere telefon bağlatmaya uğraşıyor. Bir yandan içki ve kumarla mücadele ediyor, kimsesiz çocukları koruyor, fakirleri sefaletten kurtarmaya çalışıyor, bir yandan da Eskişehir’de Reşadiye Camii’ni inşa ettiriyordu.
Bu görevde iken 3. Dönem Meclisi Mebusan’a ikinci defa Karesi Mebusu olarak girdi.
26 Ağustos 1916’da Tepecikli Hacı Faik Bey ve Hafize Hanım’ın kızları, Fatma Safvet Hanım’la evlendi. Dört yıl mebus olarak çalıştıktan sonra Nisan 1918’de Mebusluktan ayrılıp, 1. sınıf maaşla Afyonkarahisar Müstakil Sancağı Mutasarrıflığına (Osmanlı döneminde, Tanzimattan sonra, Osmanlı yönetim örgütünde sancak yöneticisi) getirildi. Mütareke üzerine Aralık 1918’de Çatalca Müstakil Mutasarrıflığına nakledildi. O sırada Çatalca, Yunan işgalindeydi. Yerli Rumlar her işe karışıyorlardı. Vehbi Bey Babiali’den (Hükümetten) hiçbir talimat almadan Rumların hepsini devlet işlerinden uzaklaştırdı. Rumlar da hep beraber Mehmed Vehbi Bolak'ı İstanbul’a şikayet ettiler. Şubat 1919’da Damat Ferit Paşa Hükümeti Mehmed Vehbi Bolak'ı Çatalca Mutasarrıflığından açığa alınca, Nisan 1919 başlarında Balıkesir’e döndü. Vehbi Bey, Damat Ferit hükümetine göre “İttihatçı” üyesi ya da yandaşı olduğu için görevden alınmıştı.
15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalinin haberi 16 Mayıs’ta Balıkesir Belediyesine çekilen bir tel ile öğrenildi. Telgraf şöyleydi:
“Belediye Riyasetine,
Türk İzmir 15 Mayıs sabahından itibaren Düvel-i İtilafiye (İtilaf Devletleri) müsaadesiyle Yunanlılar tarafından işgal olunacaktır. Bu işgal ve ilhakı (egemenliği altına almak) reddediniz. Mitingler tertip ederek keyfiyeti düvel-i muazzama (büyük devletler) nezdinde protesto ediniz. Silahla müdafaanın esaslarını hazırlayarak vatan ordusuna ilhak ediniz (egemen altına almak).”
Redd-i İlhak
Bu telgraf üzerine Belediye önünde toplanan halkla birlikte Belediye’de bir toplantı yapılması kararlaştırılır. Varnalı İsmail Hakkı Bey ve Reji (Eskiden Tekel İdaresi’ne verilmiş olan ad) Müdürü Nazmi Bey, Mehmed Vehbi Bolak'ı evinde ziyaret ederek durumu anlatırlar ve Mehmed Vehbi Bolak'ı Belediye’de yapılacak toplantıya çağırırlar. Giderler ve birlikte durum görüşülür. Yapılması düşünülen mitingden taşkınlık olur gerekçesiyle vazgeçilir. Toplantı aynı gün “Okuma Yurdu”nda parti ve milliyet farkı gözetilmeden çağırılan Balıkesirlilerle yapılır. Balıkesir’in bütün ileri gelenleri ve şehirdeki hıristiyan azınlığın önde gelen isimleri toplantıya katılır. Mehmed Vehbi Bolak toplantıya başkan seçilir ve şu konuşmayı yapar:
“Huzzar-ı Kiram (huzurda bulunan şerefli ulu kimseler),
Aziz vatanımız büyük bir tehlikeye maruzdur. Yanıbaşımızda İzmir Düvel-i İtilafiye (İtilaf Devletleri)’nin müsaade (izni) ve müsamahasıyla (göz yumması) Yunan orduları tarafından iki günden beri işgal edilmiş bulunmaktadır. Ve şimdi elinde bulunan şu telgraf Kalb-i milleti dağdar (üzüntülü) ve rahnedar eden (zedelemek) bu hadise-i müellimeyi (acıtan olay) bize ihbar etmiş bulunmaktadır. Bu tecavüz-i lainane (herkesin kınadığı lanetlediği tecavüz) karşısında hukuk-u milleti siyanet etmek (korumak) ve menafi-i memleketi (memleketin menfaati) korumak ve bu hususlarda konuşmak üzere burada içtima etmiş (toplanmak) bulunmaktayız. Herkes mütaalatını (irdeleme) serbestçe serd-i ityan etmelidir (bildirme, söyleme, ispat etme). Her vatandaş ne buyuracaksa onları dinleyip ittihaz-ı muharrerat (yazılı olarak kabullenme) eyleyeceğiz.”
Toplantıda bulunanlar bu konuşmadan sonra serbestçe konuşup tartışmaya başladılar. Ortalıkta “Amerikan Mandası, İngiliz Mandası" sözleri dolaşmaya başladı. Herkes tek çözümü "Protesto edelim" fikrinde buluyordu.
Bu sırada toplantıya arka sırada ayakta izlemekte olan Kuşdili Leblebici Reşit birden bağırarak: “Manda isteyenler, Susurluk Çayı’na gitsin. Orda çok manda var. Protesto edelim diyorsunuz. Düşman protestoyu alınca çıkar gider mi sanıyorsunuz. Bırakın boş lafları; düşmanı döndürecek kuvvet namlunun ucundadır!” Bu sözler birden tartışmaları kesti.
Durumun iyice anlaşılmadan harekete geçilmemesine , ama protesto telgraflarının çekilmesine karar verildi. Mehmed Vehbi Bolak başkanlığında bir komite aynı gün toplanarak bir protestoname hazırlayıp gerekli yerlere çekti.
"Makam-ı Sadaret-i Uzma’ya (Yüce Sadrazamlık Makamı), İngiliz, Amerikan, Fransız, İtalya mümessil siyasilerine!" diye başlıyan telde özetle: İzmir’in harpte çarpışmadığımız Yunanistan’a verilmesi protesto edilir. Büyük devletlerden yüzde sekseni Türk ve Müslüman olan bu memlekette durumun ve nüfusun tetkik edilip hakkımızın verilmesi için bir heyet teşekkül ettirilmesi istenir.
İmzalar: Mehmet Emin (Keçeciler) , Mehmed Vehbi (Bolak), Ahmet Vehbi (Siverek Mebusu) , Sabri (Maarif Müdürü), Abdulgafur (Iştın), Abdullah (Müftü Çıkrık), Hulusi (Zarblı).
Aynı akşam teli çeken yedi kişi Zarblı Hulusi Bey'in evinde toplanarak durumu görüşürler. Hulusi Beyin durumu öğrenmek için ertesi gün Manisa’ya gitmesine karar verilir. Hulusi Bey durumun ümitsiz olduğunu görür, geri döner. Gene toplanıp görüşürler. Olayların halka aktarılması, kararların beraber alınması ertesi gün Alaca Mescid’de bir toplantı kararlaştırılır. 18 Mayıs 1919’da Alaca Mescid’de toplanan halka okunan mevluttan sonra Mehmed Vehbi Bolak ayağa kalkarak şu konuşmayı yapar: “Ey Cemaat-i Müslimin! (Ey Müslüman Cemaat)” İzmir’in faciasını anlattıktan sonra, "Bu faciaların Balıkesir’in de başına gelmesi yakındır. Bu iş yazışma protesto ile engellenemez. Yapılacak ilhakı fiilen red etmek için bir "Redd-i İlhak Cemiyeti" kuralım. Bu cemiyete girmek her müslümanın borcudur. Bizim atacağımız her kurşun Şark (Doğu) ve İslam aleminin yedi kurtuluşuna, yoksa maazallah ebedi esaretine sebep olacaktır.” Bunu başka konuşmalar izledi ve Balıkesirli adına her türlü karar almaya yetkili kişinin seçilmesine karar verildi. Cemiyette görülen tereddüt Mehmed Vehbi Bolak'ın sunduğu ayet ve hadislerin tefsirleriyle giderilmeye çalışıldı.
19 Mayıs 1919’da gene Alaca Mescid’de toplanan bu kırk bir kişi, durumu anlamak gerekirse talimat almak için İstanbul’a ve halkın nabzını yoklamak, onları aydınlatmak için de körfez bölgesine iki heyetin gönderilmesine karar verirler.
Körfeze giden heyete başkan olarak Mehmed Vehbi Bolak seçilir. O gün yapılan toplantıda bir “Heyet-i Merkeziye” seçimi de yapılır. Böylece Balıkesir’de ilk direniş hareketi resmileşmiş olur. Bu heyet-i Merkeziye’nin başkanı Mehmed Vehbi Bolak seçildi. Gene yapılan görev dağıtımında Karesi Mebusu Mehmed Vehbi Bolak, Siverek Mebusu Vehbi Bey ile birlikte Jandarma ve Telgrafhane ile ilişki kurarak alınacak bilgilerin Heyet-i Merkeziye’ye iletilmesini, Hükümetle temasın sağlanmasını üstlendiler.
28 – 29 Mayıs gecesi Ayvalık’a asker çıkaran Yunan ordusunun burada 172. Alay ve Milli Müfrezeler tarafından ateşle karşılanması, yurtta derin yankılar uyandırdı.
Balıkesir Heyet-i Merkeziyesi hemen yardım ve gönüllüler yolladı. Milli Mücadele’nin ilk cephesi olan Ayvalık cephesi kurulmuş oldu.
İstanbul’da kurmay okulunu bırakıp gelen Yüzbaşı Kemal (General Kemal Balıkesir) 7 Haziran ‘da Mehmed Vehbi Bolak ve Sabri Bey tarafından ziyaret edilerek Milli Harekete sokuldu.
Balıkesir’de Milli Hareketin gelişmesi, büyümesi, cephelere asker gönderme çabaları, yardım temini ve hazırlıklar hızlanınca Balıkesir’de bir kongre toplanarak işin kongre tarafından yürütülmesi düşünüldü.
28 Haziran 1919’da 1. Balıkesir Kongresi, Mehmed Vehbi Bolak'ın başkanlığında toplandı. Kongre 12 Temmuz 1919’da sona erdi.
Ege’de Yunan’a karşı koyma genel görünümüyle eski ünlü eşkıya reislerinin önderliğinde başladı. Bu hareket Balıkesir’de aydınların ordu ile beraber yürüttüğü bir gönül hareketiydi. Balıkesir Kongreleri, bölgedeki Milli hareketin bir kurmay heyeti gibi çalışıyor ve hareketin beyni vazifesini görüyordu.
Balıkesir Kongresi’nin kararları özetle şöyleydi:
-
Kongre millidir.
-
Kongre, hiçbir siyasi partiye veya zümreye dayanmamaktadır. Vatanperverlerden müteşekkildir (oluşmuş).
-
Kongre’nin maksat ve gayesi: vatanı kurtarmaktır. Her ne suretle olursa olsun siyasetle (fırkacılıkla) iştigali (particiliği) red eder.
-
Kongre, Türkiye’nin işgalini red etmek yerine, Hareket-i Milliye (Milli Hareket)'yi başlatmayı ilan etmiştir.
-
Kongre, umumi seferberlik ilan edip, askere celp kararı almıştır.
-
Kongre, devlet teşkilatına eşit bir teşkilatın kurulmasını kararlaştırdığı için merkez Balıkesir’de devleti idare edecek bir Heyet-i Merkeziye teşkil edip vazifelerini tespit etmiştir.
-
Kongre, harp kararı vermiş, cepheler teşkil etmiş, subaylar ve erler için verilecek ücret ve mükafatların miktarını tespit yetkisini Heyet-i Merkeziye’ye vermiştir.
-
Yunan işgalinde bulunan İzmir’e zahire (ambarda saklanan yiyecek, hububat, azık) yollanmasını men etmiştir.
-
Kongre, Milli Mücadele’nin bir bütçe ile yürütülmesini ve her türlü mali işlemin kaydını belli esaslara bağlamıştır.
-
Kongre, Milli Kuvvetlere birer hüviyet cüzdanı verilmesini, alınacak eşya ve paranın bu hüviyete kaydedilmesini şart koşmuştur.
-
Kongre, Yunanlılarla hiçbir şekilde görüşme yapılmayacağını ilan etmiştir.
-
Kongre, Yunan’a harb ilan etmiş ve düşmanı yurttan kovuncaya kadar harbe devam etmeye karar verip ilan etmiştir.
-
Kongre, vatan görevine çağırılanlardan gelmiyenlerin anayurttan çıkarılmalarını ve mümkün olursa Yunan tarafına gönderilmesine karar vermiştir.
-
Kongre, Temmuz 1919’da ikinci toplantısını 100 kişi ile yapmaya karar verip dağılmıştır.
-
Kongre, İngiltere, Amerika, Fransa ve İtalya siyasi temsilcilerine de birer tebligat yapmayı uygun bulmuş ve yapmıştır.
Bu tebligat telgrafı da özetle şöyledir:
"Anadolu’nun hiçbir yeri yabancıya teslim edilemez. Anadolu Türkleri, Wilson prensiplerinin yalandan ibaret olmadığına kanidir. Türkler Türkiye ufuklarını, Yunan bayraklarından kurtarıncaya kadar harb etmeye kararlıdır.
Milli Mücadele’nin maksadı vatanın kurtarılmasıdır.
Türkler, Yunan işgali devam ettikçe asayişin olmayacağına kanidir.
Büyük Devletler, Türk’ün açık hakkını kabul etmelidir. Yoksa Türk, son hayat zerresini de sarf edecek ve fakat hiçbir kuvvet ve tehdit karşısında hiçbir işgali kabul etmiyecektir.”
Bu kongreden son derece rahatsız olan işgal kuvvetleri ve İstanbul Hükümeti, Balıkesir’e Fatin Bey isminde yeni bir Mutasarrıf yolladı. Fatin Bey bir gece bütün Kuvvayı Milli’cileri tevkif ettirmek (tutuklatmak) istediğini Hakim Şükrü Bey'e söyleyince, Şükrü Bey durumu Mehmed Vehbi Bolak'a anlattı. Mehmed Vehbi Bolak arkadaşlarıyla hemen hükümet binasına giderek kısa bir münakaşadan sonra Fatin Bey'i tevkif edip yanına Jandarma katarak Bandırma üzerinden İstanbul’a yolladı.
26 Temmuz 1919’da 2. Balıkesir Kongresi toplandı ve 30 Temmuz 1919’a kadar sürdü. Ardından 3. Balıkesir Kongresi, 16 - 22 Eylül 1919 tarihleri arasında ve 4. Balıkesir Kongresi, 19 - 21 Kasım 1919 tarihleri arasında gerçekleşti.
28 Kasım’da 1919'da onbin kişinin katıldığı Balıkesir’de büyük bir miting yapıldı. Bu miting de ilk konuşmayı Mehmed Vehbi Bolak yaptı. Mehmed Vehbi Bolak’ın konuşması şöyle:
Vatandaşlar! Dört sene devam eden felaketli bir harbden sonra terki silah etmiştik. Silahımızı bırakmadan evvel galipler tarafından bazı maddeler vaad edilmişti. Bunlar Wilson Prensipleri idi. Biz de kabul etmiştik. Wilson Prensiplerinin onikinci maddesi Anadolu’da Türk ekseriyette meskun (iskan edilen) yerlerin bize iade olunacağını vaad (söz vermek) ediyordu. Biz, galiplerin daima ağzından düşmeyen bu prensiplerin infaz edileceğine (uygulama) kani olduk (ikna olmak). İntizar ettik (beklemek) . Fakat hata oldu.
Şüphesiz mücrim (suçlu) olmak kabahattir. Bizi mücrim tanıyabilirler. Fakat ne olursa olsun, adaletten mahrum (yoksun) kalmamız icap etmezdi. Bir müddet daha bekledik ve bu haksızlığın tamir edileceğine ümit ettik. Fakat bu ümit de boşa çıktı.
Vatandaşlar! Biliyorsunuz ki altı, yedi ayı mukaddem (evvel, önce) İzmir’e tecavüz etti. Bütün millet hayret içinde kaldı. Bütün Milletlerin hak-ı bekaı ve hayatı tanındığı bir zamanda hakkımızın tanınacağına kani idik. Va-esefa (esefler olsun) kuvvetle müradif (eşanlamlı) oldu. İzmir’de yapılan mezalimi (baskı altında ezmeler, haksızlıklar, zulümler) tekrara hacet görmüyoruz. İnsanlıktan zerre kadar nasibi olanlar bu faciayı nefret ve lanetle yad ederler.
Bu mezalime (zulümler, haksızlıklar, eziyet ve işkenceler) karşı hakkını ve insanlığına müdrik olduğu (anlamak, aklı ermek) için livamın (sancak) halkı silaha sarıldı. Buna sair (diğer) kasabalar da iştirak etti.
Ve alem-i medeniyyet (medeniyet âlemi, dünyası) de anladı ki Türkler ölmemiştir, ölmeyecektir ve Türkler Venizelos’un iddia ettiği gibi Yunanlıları çiçeklerle istikbal etmez (karşılamak).
İşte Efendiler! Bu liva halkı beş aydan beri zulme karşı harp ediyor. Ve bu suretle Avrupa'ya istirham ve niyaz sadaları değil top ve tüfek sesleri gitti.
Mamafih (bununla beraber), zannediyorduk ki heyet-i tahkikiyenin (tahkik heyeti) raporundan sonra Düvel-i Muazzama (büyük devletler) bu faciaya bir nihayet verecekti.
Maalesef son aldığımız haberlere göre bu hak teslim edilmekle beraber zulmün devamına karar verilmiş.
Efendiler! Bir fert, bir millet ölümü göze aldırmazsa yaşayamaz. Milletler yaşamak için ölümden çekinmezlerse esir edilemezler. Biz de memleket için icab ederse ölmeye azmettiğimiz için aylardan beri silahımız, dişlerimizle, tırnaklarımızla Yunan zülmüne karşı mukavemet ediyoruz. Öyleyse yaşayacağız demektir.
Kani olalım (inanmak) ki konferansın kararı müttefikan (hep birlikte, elbirliğiyle) verilmemiştir. Avrupa’da bize hak verecek ricalin (yüksek makamlı devlet adamları) mevcudiyetine kaniyiz.
Fakat hak, Hazreti Adem’den bu yana kuvvetle ihkak edilmiştir (hakkını vermek). Biz de konferansın kararını kabul etmiyoruz. Ve şayet bu kararda ısrar edilirse yaşamak için sonuna kadar harp edeceğiz. Çünkü Yunan İzmir'de kalırsa Anadolu'da hiçbir ferdin yaşamasına imkan yoktur. Biz hakkımızı silahla müdafaaya azmettiğimiz içindir ki İzmir’in Türk kalacağına iman ediyoruz. Hiçbir ferdin bu noktada iftirakı (ayrılmak) bulunacağına ihtimal vermiyoruz. Bütün Müslümanların bu karara iştirak etmelerini bekliyoruz. Bütün Müslümanların bu karara iştirak etmelerini bekliyoruz.
Müslümanlar ! Bu karara iştirak ediyor musunuz? ("Hay, hay! Sonuna kadar" …." kadar sadaları) Tevfik Allah'tan...
Mehmed Vehbi Bolak'ın bu konuşmasını diğer konuşmalar takip etti.
Kongre çalışmaları devam ederken, Anzavur olayları baş gösterdi. Mehmed Vehbi Bolak da kendi kurup donattığı müfrezesinin (askerî birlik) başına geçip diğer kuvvetlere iştirak ederek (katılmak) Anzavur’un tenkiline (ortadan kaldırmak) katıldı.
5. Balıkesir Kongresi 10 Mart 1920'de açılıp 22 Mart 1920'ye kadar sürdü. Bu kongrede Sivas Kongresi’nin kararlarına tam olarak uyulacağı açıklandı. Cephelerdeki harp kadroları yeniden düzenlendi.
23 Nisan 1920’de açılan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Karesi (Balıkesir) temsilcisi olarak seçilen Mehmed Vehbi Bolak, cephedeki görevini terk etmek istemediği için mebusluk (milletvekillik) hakkı saklı kalarak Balıkesir’de kaldı.
1920 Haziran’ı sonlarında (22 Haziran) çok takviyeli (destekli, kuvvetli) düşman birlikleri bütün cephelerde genel taaruza geçtiler. Çok üstün düşman güçleri karşısında cephanesi çok kıt olan kuvvetlerimiz geri çekilmek zorunda kaldı.
Mehmed Vehbi Bolak ile birlikte Milli Mücadele’nin bütün önde gelen isimleri düşmana esir düşmemek için aileleriyle birlikte önce Susurluk üzerinden Bursa’ya, oradan da Ankara’ya ve Antalya’ya göçtüler.
31 Haziran 1920’de Meclisteki görevine başlıyan Mehmed Vehbi Bolak'ı, bundan sonra devlet adamı olarak politikada yerini aldığını görüyoruz.
Meclis’e göreve başladığından bu yana Mehmed Vehbi Bolak, Mustafa Kemal Paşa’nın yanında yer almıştır. Böylece 1. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde "Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Grubu"na katılmış oldu. 10 Mayıs 1921 (1337)’de Grubun yaptığı ilk toplantıda bir "Dahili Nizamname" ile "Esas Madde" kabul edildi. 11 Mayıs 1921’de Mustafa Kemal Paşa başkanlığında toplanan "Grup Umumi Heyeti" başkan, iki başkan vekili, katip, idare memuru, sandık emini ve üyeleri seçti. Grup başkanlığına Mustafa Kemal Paşa seçilirken, gruba seçilen tek idare memuru Mehmed Vehbi Bolak oldu.
Meclis döneminde Vehbi Bey, Maarif Vekilliği (Milli Eğitim Bakanlığı), Dahiliye (iç İşleri) Vekil (Bakan) Vekilliği ve Maliye Vekil Vekilliğinde bulundu.
Maraşal Fevzi Çakmak başkanlığındaki İcra Vekilleri Heyetine Mehmed Vehbi Bolak 20 Kasım 1921’den 5 Kasım 1922’ye kadar 11 ay 15 gün Maarif Vekilliği yaptı. Bir süre içinde, Bekir Sami Bey Başkanlığında Londra Konferansı’na gönderilen beş kişilik Heyete seçildi. Ordu, Eskişehir’den geri çekilince başlayan "Sakarya Harbi"nde Meclisin cepheye gönderdiği 14 kişilik mebus heyetinde bulundu. Seferden sonra İzmir’de toplanan "Milli İktisat Şurası"na (Milli Ekonomi Danışma Kurulu) Balıkesir çiftçilerini temsilen katıldı. Ağustos 1923’de yapılan seçimlerde yeniden 2. Meclis’e mebus olarak seçildi.
2.Türkiye Büyük Millet Meclisi döneminde Mehmed Vehbi Bolak, Meclis tarafından seçilen ve Danıştay vazifesini gören Heyetin başkanlığını da yaptı.
2.Dönem’in sonunda politikadan ayrılarak Balıkesir’e yerleşti. 1950 yılı Nisan ayında Milli Mücadele yıllarına ait hatıralarını Balıkesir Postası Gazetesinde yayınladı.
6 Nisan 1958 Çarşamba Günü geçirdiği bir ameliyattan kurtulamıyarak vefat etti.
Besim Atalay, Mehmed Vehbi Bolak'a ait şu hatırayı anlatmıştır:
"Sakarya Savaşından biraz evveldi. Bir gün Fevzi Paşa geldi; “Ordu, Ankara’yı muhafaza ile mukayyet oldukça (gözetmek, korumak), serbesti-i harekata (serbest eylem) malik (sahip) değildir. Biz Meclis’in bir zaman için Kayseri’ye gitmesini münasip görmüyoruz (uygun görmek).” der demez, hemen Erzurum Mebusu Durak Bey, şiddetle itiraz etti: "Arkadaşlar, nereye? Ankara’dan bir adım ayrılırsak ordu sökülür. Mebuslar kaçıyor derler; kimse kalmaz. Hükümet bize çadır versin, ordunun yanında içtima edelim (toplanmak)” dedi. Mecliste, büyük bir çoğunluk Durak Beyi tasdik etti (onaylamak). Fakat kısa bir zaman sonra Ağustos sonlarına doğru Sakarya Taarruzu başlayıp da ordu sıkıştığı sırada Meclis ve Hükümet evrakı, bu arada sair kıymetli şeyler Kayseri’ye gönderildi. Bir kısım mebus (milletvekili) arkadaşlar da aileleriyle Kayseri’ye boyladılar. Konya Mebusu Akşehir’li Hacı Bekir Efendi de Meclisten birkaç katiple (yazıcı) Kayseri’ye giderek Mebuslara yer temini ile meşgul oldu. Orada İdadi Mektebi (Lise) binası uygun görülerek Meclis için hazırlamışlar. Fakat Meclis gitmedi. Azalardan ancak dörtte biri kadarı gitmişti. Aileleri, yüz küsür arabalık bir kafile halinde götürenlerin başında Kırşehir Mebusu Mazhar Müfit Bey vardı. Gidenler yalnız Kayseri istikametinde değildi. Ben Dikmen, Ayrancı’da bir bağda oturuyordum. Hergün önümüzdeki yoldan kafileler halinde kaçanları görürdüm. Bu kaçanları önlemeye imkan yoktu. Kimse kimseyi dinlemiyordu.
Polatlı tarafından top sesleri gelmeye başladığı zaman, şehirdeki telaş arttı. Biz o sırada Şeriye (Şeriata uygun olma. Kanun ve nizamlara muvafık bulunma) Vekili olan Bursa Mebusu Mustafa Fehmi Efendiyi sık sık ziyaret ederdik. Heyet-i Vekil’e dahil olduğu için olup bitenden haberdardı. Her ziyaretimizde büyük ümid ve iman dolu olarak dönerdik. Düşman Polatlı’ya, Haymana’ya kadar gelmişti. Daha da gelebilirdi. Biz artık her şeyi göze almıştık. Mecliste toplanıyorduk.
25 Ağustos 1921 Perşembe günkü toplantıda Dr. Adnan Bey Başkandı. Yapılan teklif üzerine Konya Mebusu Vehbi Efendi kürsüye gelerek zafer için dua okudu. Ortalık "Amin" sesleri ile inledi. Ertesi gün bütün Ankaralılar muazzam bir cemaat halinde namazgahta toplandı. Yemyeşil çimenler üzerinde Cuma namazı kılındı. Namaz ve hutbeden sonra Balıkesir Mebusu Vehbi Bey çok etkili bir vaaz verdi. Vehbi Bey’in vaazından sonra Ankara Hacı Mustafa Efendi, düşmanın hücum ettiği ordunun İslam’ın tek ordusu olduğunu ifade ederek çok etkili bir dua yaptı. Cemaat ağlıyarak tekbir getiriyordu. Halk inliyor, heyecan dalga dalga göklere yükseliyordu.”
Milli Mücadele’ni karanlık günlerinde Balıkesirliler Ankara’da bir kahvede hergün toplanırdı. Mehmed Vehbi Bolak onlara mecliste duyduğu haberler ve yorumlarını verirdi. Genellikle sözleri şöyle biterdi:
"Her gecenin bir sabahı vardır. Yeniden günler doğacaktır. Düşman yenilenecek ve biz Balıkesir’imize kavuşacağız."
Mehmed Vehbi Bolak, atak, olağanüstü heyecanlı, çok etkileyici konuşma yapan, çoşkulu bir kişilikteydi. Haklı bildiği davayı sonuna kadar savunan bükülmek bilmeyen bir yaradılıştaydı. Nitekim sırası gelince kendini ezdirmemek için, ters düştüğü zaman bakanlık koltuğunu bile rahatlıkla bırakmasını bilmişti. Bundan sonra sade vatandaş olarak kalmak istemiş, istediği zaman seçilebileceği halde ikinci dönem milletvekilliğinden sonra aktif politikayı bırakmıştı.
Serbest Fırka denemesinde arkadaşlarıyla kader birliği yapmaktan çekinmemiş, gene 1946’da Demokrat parti kurulurken, kurucularla elbirliği yaparak yardımını esirgememişti.
Son senelerinde Balıkesir Öğretmen Okulu’nda fahri olarak din dersleri okuttu. Bu arada Hac’a gitti.
Şimdi Balıkesir Başçeşme Mezarlığında eşi ve ecdadı ile birlikte yatmaktadır.
Kaynak: TBMM Almanak Biyografi, 1990, sayfa: 102 - 103 -104